|
![]() |
|||
-Ölüm.
-Bahsetmeyelim. Günün sonu yaklaşıyor. Hep son’larda merhabalaşıyoruz. Nokta’lanmış metinlerin, üç noktasından biri ve diğeriyiz. Tek Nokta’lar yalan. Sayfalardan çıkıp gökyüzüne kavuşuyoruz sanırken, yerde buluyoruz kendimizi. Sessiz kuytular yerine, çöp bidonları ve gecelik misafirlere mağruz kalıyoruz. Gece bitiyor. Her şey gibi. Ölüm. *** -Ayrılalım mı? -Beni istemiyor musun artık? -Her zamankinden çok istiyorum. -Neden bu ayrılık? -Hep kal istiyorum. -Anlamıyorum. -Anlayacaksın. -Anlamayacağım. -Peki. *** Yağmur yağıyor. Çırılçıplak kalma, ıslanma vakti. Sevişmelerimden kalan ter damlalarıma ihtiyacım yok artık. Çürük kokusu alıyorum. Benden geliyor. Yağmur. -Neden örtüyorsun üstünü? -Çırılçıplak hissediyorum kendimi. -Çıplaksın zaten. -Daha çıplak. -Nasıl? -Bedensiz. Ben’siz. İçim üşüyor. *** İlkbahar biterken, sonbaharı özlüyorum. Açan yapraklar bana hep düşen yaprakları hatırlatıyor. Gözüm kapalı giriyorum suya. Derinde, neye bastığından emin olamamak. Yosun. Emin değilim. Mutlu da. Mutsuz da. Bu gece. Bu gece. Bu gece, ben ben değilim. Hiç olmadığım kadar. Çaresizlik. Dilim tutuluyor. Sözlerim dolanıyor. Tüm cümlelerimi koca bir bavula yükleyip göç etmeye niyetliyim. Hiç olmadığım kadar. Çaresizim. -Ağlama? -... -Biliyorum. -.. -Ama... -. *** Hiç ölmedim. Hiç ölü görmedim. Hiç toprak atmadım. Oysa her gelen üzerimi örtüyor. Vakit azaldı. Nefesim çözülüyor. İyi geceler demek geliyor içimden. Biliyorum. Dersem bitecek bu masal. En kötü masal bu olacak. Başlamayan ve biten. Hiç olmadığı kadar. Karanlık. -Ama.. -İyi geceler. |
|
|||
![]() |