Hava hala karanlıktı uyandığımda. Kedi her zamanki yerinde, yorganın altında, apış aramda, kafasını kıçımın altına sokmuş uyuyordu. Olabileceğinden daha kötü bir gün değildi. Karanlık ve soğuk. Karamsar olmak için başka bir neden bulmak zorundaydım anlaşılan.. Kedi sığınağından çıkıp karşıma oturdu. Acıkmış olmalıydı. Uzanıp okşamaya çalıştım. İsteksizce uzattı boynunu. İyi bir kediydi. Uysal ve anlayışlıydı. Hayatıma giren kadınların belki de en anlayışlısı. Onu hakketmediğimi biliyordum. İnsan olsa beş dakika durmazdı yanımda. Bunun için onu suçlayamazdım. Ben götün tekiydim ve biraz daha uyuyacaktım..
Üst katın televizyon sesiyle uyandım. Çocuk çığlıkları, yakınlardaki bir okuldan istiklal marşı ve ambulanslar.. Dışarıda hayat başlamıştı. Kalkıp kediye cömert bir kahvaltı verdim. Maması bitmek üzereydi. Yiyecek bir şeyler aradım. Bir yumurta, biraz salça, yarım limon, tuz ve sahlep, tonlarca. Günün en önemli öğünü önemini yitirmişti. Ocağa çay koyup kediyle oynamaya başladım. Bir yerlerden mama parası bulmalıydım.
Dolaptan kenarı kırık bir fincan bulup, içini kazağımla sildim. Kedi yanımda dikilmiş beni seyrediyordu, peşimden salona geldi, koltuğa kuruldu ve kıçını yalamaya başladı. Onun bile benden daha çok yapacak işi vardı. Kim bilir aklımda ne vardı onu sokaktan bulup adını "Mavi" koyduğum gece.. Bir kediye koyulabilecek en saçma isim: Mavi. Camın kenarına gittim ve ağzımı kesmemeye çalışarak çayımı içmeye başladım. Karşı yolda iki araba kafa kafaya çarpıştı. Mavi renkli olanı neredeyse diğerinin üzerine çıkıyordu. Tanrı, yine bir şeyler söylemeye çalışıyordu anlaşılan. Çayımdan bir yudum daha aldım.
Eğer Tanrı bir şey yapmaya çalışıyorsa acele etmeliydi. Sıkılmaya başlamıştım. Kadın yoktu. Para yoktu. İş yoktu. Kadın yoktu. Kedinin maması bitmişti. Basurum yine azmıştı. Kira günü yaklaşmıştı. Kötü besleniyordum ve kadın yoktu.
İçkiyi neden bıraktığımı hatırlamıyordum. Sebep parasızlıktı sanırım. İçiyor olsam pek önemi kalmazdı sorunların. Bunları hakketmiyordum. Sabahın dokuzunda camın önünde dikilmiş çayımı içerken fark ettim ki; yanlış giden bir şeyler vardı ve sorun ben de değildi. Elimi cebime soktum ve yüzüme ciddi bir ifade takındım. İngilizler gibi hissettim kendimi. Ne işim vardı benim burada? Ben kraliyet ailesindendim. Burada olmamam gerekiyordu. Tek sorun; o kadar çirkin değildim.. Bu konu üzerine sonra eğilmeye karar verdim. Şimdi başka sorunlarım vardı ve bir yetişkin gibi davranmam gerekiyordu. Ben de öyle yapacaktım.. Çayımı bitirdim ve 31 çekmeye karar verdim. Muhteşem manzaramın karşısına oturdum ve çükümle oynamaya başladım. Yetişkinler de 31 çekebilirdi. Güneş küçük pencereden girmeye başladı odaya. Aç karına, soğuğa ve halsizliğime rağmen orta halli bir ereksiyonla yola koyuldum. Seviştiğim kadınları düşündüm ve sevişmek istediklerimi. Nedense sevişmek istediklerim daha çok işe yaramıştı. Yaklaşıyordum. Sorunların bitmesine ramak kalmıştı. Önceki gün gördüğüm kızıl saçlının saçlarını kavradığım anda telefon çaldı. Neredeyse kalp krizi geçiriyordum. Nasıl unutmuştum kapatmayı?? Soluk soluğa havladım telefona..
"Alo!!"
"Alo.." Eski sevgilimdi. "N'apıyorsun? Neden soluk soluğasın? Koştun mu?"
"Evet. Karşı yolda bir kaza oldu, oraya yardıma gitmiştim."
"Gerçekten mi? Nasıl olmuş?"
"Genç bir kadın. Arabanın içine sıkışmış. Son anda çıkarabildik. Tanrım çok kötüydü!!"
"Hay Allah! Tamam sakin ol. İyi mi şimdi?"
"Bilmiyorum. Ambulans geldi ve götürdü." Mavi hala kıçını yalıyordu.
"Çok yazık. Ama lütfen şimdi sakin ol. Sen üzerine düşeni yapmışsın. Elinden başka bir şey gelmez."
"Sen neden aradın?"
"Dün seni gördüm rüyamda. Pek iyi bir rüya değildi."
"İçinde ben olduğum için mi?"
"Hayır. Sen hasta olmuşsun ve ölüyordun. Ama senden iki tane vardı. Diğer sen..." telefonu koltuğa bıraktım ve mutfağa çay almaya gittim, bir sigara yaktım ve tekrar elime aldım telefonu. "...sonra mavi kapıdan bir kadın çıktı ve ?Artık çok geç' dedi.." Yine mi mavi???
"Evet kesinlikle çok ilginç!! Acaba ne anlama geliyor?"
"Bilmiyorum. Ama seni aramak istedim. Bir de.."
"Bir de??"
"Seni özledim. Sesini duymak istedim."
"Gelmek ister misin?"
"Bilmiyorum. Ayrıldık biz.."
"Evet ayrıldık. Gelirken bira alır mısın? Hem içer hem konuşuruz."
"Tamam. Başka bir şey ister misin?" Çok güzel göğüsleri vardı. "Hani mavi bir sütyenin vardı.."
"Saçmalama!! Ayrıldık biz. Arkadaşın olarak geliyorum. Ama eğer istemiyorsan.." Acaba kilo almış mıydı?
"Peki. Özür dilerim. Beni biliyorsun.."
"Bira. Başka?"
"Bir de mavi külotun olacaktı"
"Üff salak şey!!" Kıkırdayıp kapattı telefonu.
Gidip temizlendim. Temiz bir don giydim ve yüzümü yıkadım. Kanepenin üzerine mavi battaniyeyi serdim ve beklemeye başladım..
Yarım saat sonra çaldı kapı. Kilo almamıştı. Saçını ve makyajını değiştirmişti. Bir sürü bira ve şarap vardı elindeki torbalarda ve en kalitelisinden kedi maması. Kazağının yakasından sütyenin mavi askısı görünüyordu. Güneş büyük pencereye geçmişti. Kadın gülümsedi. Ben gülümsedim. Kedi gülümsedi. Güneş gülümsedi.. Bu güzel bir gün olacaktı. En sonunda!!
|
|
|
|
 |
____
|
|